KÜLTÜR-SANAT 

MAHŞERE KALAN BİR AŞK HİKÂYESİ / ORPHEUS VE EURYDİKE

Sevdalıların bir türlü kavuşamadığı trajik aşk hikâyeleri her dönemde, her dilde ve kültürde rağbet görür. Bizim topraklarda Leyla ile Mecnun, Avrupa mitlerinde Sigurd ile Brunhilde, Antik Yunan mitolojisinde Orpheus ve Eurydike nesillerdir anlatılıp durur.

Mecnun Leyla’sına nasıl tutkunsa Orpheus da Eurydike’ye o kadar bağlıdır. Öyle ki sevgilisini kurtarmak için yeraltına, ölüler diyarına inmeyi bile göze almıştır. Gelin, bu hazin aşk hikâyesini birlikte inceleyelim.

TRAKYALI OZAN ORPHEUS

Orpheus, dokuz müzden –ilham perisinden– biri olan Kalliope’nin oğluydu. Babası kimi kaynaklara göre Trakya kralı Oeagrus, kimi kaynaklara göre müziğin, sanatın ve bilginin tanrısı Apollon’du. Neil Gaiman’ın yazdığı ‘Sandman’ adlı grafik roman serisinde Orpheus’un babası rüya tanrısı Morpheus olarak anlatılır.

Annesi ve teyzeleriyle birlikte Parnassus’ta yaşarken müzlerden biriyle flört eden tanrı Apollon’la tanıştı. Müziğin tanrısı ona altın bir lir –bir tür çalgı– verdi. Annesi ona şiir yazmayı, şarkı söylemeyi öğretti. Orpheus’un güzel melodilerine ne düşmanlar ne de vahşi hayvanlar karşı koyabiliyordu. Altın Post’u arayan Yunan mitolojisinin ünlü Argonotlarının (*) arasında Orpheus da bulunuyordu. Ünlü ozan, denizcileri suya çağıran sirenlere karşı arkadaşlarını lir çalarak korumuştu.

Antik Roma yer mozaiği, Orpheus’un etrafı hayvanlarla çevrili.

İKİ ÂŞIK

Ünlü ozan, kalbini bir dağ perisi olan Eurydike’ye kaptırdı. Bu aşk karşılıksız da değildi. Fakat evliliği kutsaması için düğüne çağrılan tanrı Hymen (**), onların ilişkisinin uzun sürmeyeceğini söyledi.

Düğünden kısa süre sonra ormanda dolaşan Eurydike, çoban Aristaeus’un ilgisini çekti. Genç kadının güzelliğine hayran kalan çoban onu kovalamaya başladı. Kimi kaynaklara göre genç kadına bir satir –yarı keçi yarı insan yaratık– saldırdı. Kimi kaynaklara göre ise Eurydike sadece neşeyle dans ediyordu. Her ne olduysa çiçeği burnunda gelin zehirli bir yılan tarafından ısırıldı ve oracıkta öldü. Hymen’in kehaneti gerçekleşmişti.

Sevdiğini kaybeden Orpheus’un yüreği tarifsiz bir acıyla dolup taştı. Lirine sarılıp birbirinden hüzünlü ve kederli şarkılar söylemeye başladı. Geçtiği yerlerde envaiçeşit canlı bu şarkıları dinlemek için etrafına toplanıyordu. Dereler çağlamayı, rüzgârlar esmeyi bırakıyordu. Sonunda bu ezgiler tanrıların yaşadığı Olimpos dağına kadar ulaştı ve baştanrı Zeus’un bile yüreğini yaktı. Olimposlular Orpheus’a yeraltındaki ölüler diyarına inmesini ve Hades’in karşısına çıkmasını tavsiye ettiler.

Solda: Eurydike’nin Ölümünün Yasını Tutan Orpheus, Ary Scheffer, 1814 – Sağda: Orpheus Dönüp Eurydike’ye Bakıyor, Christian Gottlieb Kratzenstein, 1806

ÖLÜLER DİYARINA GİRİŞ

Antik Yunan’da ölenlerin gittiği yer olan ölüler diyarı yerin altındaydı ve bu diyarın hükümdarı baştanrı Zeus’un kardeşi Hades’ti. Sıradan bir insan buraya indiğinde ölürdü ama hem içindeki büyük aşk hem de tanrılar Orpheus’u koruyordu.

Ölüler diyarının kapısında bekleyen üç başlı köpek Kerberus’u çaldığı melodi ile uyuttu. Ölüleri Styx nehrinden karşıya geçiren kayıkçı Kharon, Orpheus’u para almadan geçirmeyi kabul etti. –O dönemde ölülerin gözlerine Kharon için bir çift sikke konuluyordu.– Ünlü ozan, ölüler diyarının efendisi Hades’in sarayına geldi. Hades ve eşi Persephone’nin karşısına çıktı. Müziğiyle derdini anlattı ve Eurydike’nin kendisine geri verilmesini istedi. Çaldığı şarkı o kadar yürek paralayıcıydı ki ölüler tanrısı Hades’in bile kalbini yumuşattı. Ölüler diyarına düşen birinin hayata dönmesi mümkün değildi; ancak Hades âşığın isteğini kabul etti. Tek bir şartı vardı: Orpheus sevdiğinin önünde yürümeli ve yeraltından çıkana dek dönüp ona bakmamalıydı.

Yeraltının mağaralarından çıkarken Orpheus önden yürüyor, Eurydike birkaç adım geriden onu takip ediyordu. Yaşayanların dünyasına az kalmıştı. Sevgilisinin ayak seslerini duyamayan Orpheus korktu: Yoksa Hades sözünü tutmamış mıydı? Ya da tanrılar ona ihanet mi etmişlerdi? Dönüp arkasına baktığında Eurydike oradaydı. Fakat Hades’e verilen söz bozulmuştu. Orpheus sevdiğini bir kez daha –ve sonsuza dek– kaybetmişti.

Orpheus’un Ölümü, Albrecht Dürer, 1494

EURYDİKE’DEN SONRA

Orpheus ölüler diyarına bir kez daha girmeye çalıştıysa da başaramadı. Yaşayan hiç kimse Hades’in mekânına iki kez giremezdi. Kendini yollara vurdu ve liriyle yas şarkıları söylemeye başladı. Eurydike’ye kavuşabilmek için ölümü çağırıyordu. Tanrılara olan inancı büyük ölçüde azalmıştı. Baştanrı Zeus, onun yeraltının sırlarını insanlara açıklayacağından korkuyordu.

Şarabın ve şenliklerin tanrısı Dionysos, kendisine gereken saygıyı göstermeyen Orpheus’a kızarak kadın takipçileri olan Maenadları gönderdi. Maenadlar önce taş ve sopa ile saldırdılar ama Orpheus’un müziği o kadar güzeldi ki taşlar ve sopalar ona vurulmayı reddettiler. Öfkeli kadınlar ünlü ozanı elleriyle parçaladılar.

Orpheus’un kafası Hebrus nehrinden –bugünkü Meriç NehriEge Denizi’ne sürüklenirken hâlâ şarkı söylüyordu. Midilli adasında kıyıya vuran kafa için bir türbe inşa edildi.

Ünlü ozanın liri müzler tarafından göğe taşındı ve yıldızların arasına yerleştirdi. Müzler ayrıca Orpheus’un vücut parçalarını bir araya getirip gömdüler. Mezarının başında bülbüller şarkı söylüyordu. Ruhu ise ölüler diyarına –bu sefer sonsuza dek– dönmüş ve sevgili Eurydike’sine kavuşmuştu.

(*) Argonotlar: Iason önderliğinde Altın Post’u bulmak için Argo adlı bir gemiyle Kolhis’e –bugünkü Doğu Karadeniz– seyahat eden bir grup kahraman. Onlara ‘Argus denizcileri’ anlamına gelen ‘Argonotlar’ denir.

(**) Hymen: Antik Yunan mitolojisinde düğünlerin, törenlerin ve evliliğin tanrısıdır.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar